Çerezler & KVK (Kişisel Verileri Korunması) Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için aydınlatma metni ve çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
İNSANLIĞIN SUR'LARINA DOKUNMAYIN!
BASINA ve KAMUOYUNA
Diyarbakır Surları ve Hevsel bahçeleri 2015 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür mirası olarak tescillenen insanlığın ortak mirasıdır. Betonlaşan kentler ve her geçen gün büyük tahribatlara maruz kalan doğa yıkımlarına karşın bugüne kadar korunabilen istisna kültürel ve tabii değerlerimizdir.
Mevcut devlet politikasındaki her şeyi meta olarak görme yaklaşımını, ülkenin bir çok yerinde olduğu gibi bir doz fazladan bir etkiyle coğrafyamızın doğası ve kültürel değerlerine yaklaşımda da görmekteyiz. Siyasi iktidarlar bu tür doğa ve kültürel yıkım politikalarıyla kendilerini ayakta tutarlar. Rant odaklı bu uygulamalarla ömürlerini uzatırlar. Siyasi iktidar Hasankeyf, Sur, Dakyanus gibi bir çok tarihi tescilli sit alanında Kültürel yıkım ile Hesler ve Barajlarla da doğa güzelliklerimize karşı doğa yıkımlarıyla bugüne kadar bir çok uygulamada kendi yıkım politikasını her defasında bizlere göstermiştir. Bu doğa ve kültürel kırım politikası en son Diyarbakır Sur içinde ve Hevsel bahçelerindeki uygulamalarla karşımıza çıkmıştır. Daha önce Hevsel bahçelerine rantiyerler bir çok defa göz dikmişlerdi, bunun sonucunda çeşitli fiili girişimleri de olmuştu ancak bu girişimlerden sonuç alınamamıştı. Kronolojik olarak bu süreci hatırlatmakta yarar vardır, şöyle ki; Ocak 2014’te Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından hevsel bahçelerinin bir bölümünün tarım alanı niteliğinin değiştirilip “Rekreasyon alanı, ağaçlandırılacak alan ve doğal park alanı” yani yapılaşmanın önünü açma girişimi olarak Tarım dışı kullanıma açılmasına ilişkin bir karar alındı. Mart 2014’te Hevsel bahçelerinin Dicle üniversitesi bölgesinde ağaç kıyımları başlamıştı ancak doğa savunucuları ve kent dinamiklerinin bir bütünen karşı duruşuyla doğal kırım durdurulmuştu. Bu süreçte gelişen tepkilerle eş zamanlı olarak Mimarlar odası Diyarbakır şubemizin açmış olduğu yürütmenin durdurulması ve iptal davası 30/09/2015 tarihinde karara bağlanmıştı. Karara göre bu değişiklik sonucu bölgede çok ciddi bir yapılaşma riskinin oluşacağı, bu durumun da bölgenin bahsi geçen doğal özgünlüğünü bozacağından kaynaklı bakanlığın bu kararı iptal edilmişti. Bu gelişen süreçlerden ders alınmamış olacak ki yine; 2017 yılında tüm itirazlarımıza rağmen Çevre Şehircilik Bakanlığı ve Kayyımlı Belediyeler eliyle Dicle vadi projesi kapsamında ‘Dicle vadisi kırklar dağı Rekreasyon alanı projesiyle’ yani Diyarbakır kalesi ve Hevsel bahçeleri kültürel peyzaj alanının tampon bölgesinde yeni bir doğa kıyımı gerçekleştirildi. Sosyal tesisler, cami ve çeşitli yapısal imalatlarla kırklar dağı ve hevsel bahçelerinin doğasına müdahale edildi. Bu projenin iptali için Şehir Plancıları Odası Diyarbakır şubemiz tarafından 2017 tarihinde dava açılmış olup bu dava Ocak 2019 tarihinde karara bağlanmıştır. Karara göre; Diyarbakır kalesi ve hevsel bahçeleri kültürel peyzaj alan yönetimi planı ile çeliştiği yani projenin bu alanda doğayı tahrip ettiği gerekçesiyle iptal edilmiştir. Proje uygulaması bittiği için bu kararın pratikte bir karşılığı şimdilik bulunmamaktadır. Çevre şehircilik bakanlığına sormak istiyoruz; Temyiz sonrası da karar değişmezse kırklar dağındaki o doğa felaketini nasıl onarmayı düşünüyorlar acaba? Tüm kenti ilgilendiren bu tür proje ve uygulamaların başlangıç aşamasında ilgili meslek odaları ve kent dinamikleriyle paylaşılması ısrarımız bundandır. Ülkede hukukun geç kararlaşması sonucu işlenen birçok suç, cezasız kalabilmektedir. Ancak bu karar bundan sonraki Dicle vadisi ve hevsel bahçelerindeki yanlış uygulamalara karşı olumlu bir karar olarak elimizde bulunacaktır. Nasıl ki Dicle vadisi Kırklar dağı projesi doğal tahribat yaratacağı için hukuken iptal edildiyse aynı şekilde şu an Fiskaya bölgesinden Mardin kapıya kadar Sur’ların yamacında uygulanan ‘millet bahçesi’ projesi de yanlış bir uygulamadır ve iptal edilmelidir. Bu projenin yürütmesinin durdurulması ve iptali için de hukuki süreci başlatacağımızı da belirtmek istiyoruz. Bizler topluma ve kente, dolayısıyla insanlığa karşı kendini sorumlu hisseden kent dinamikleri olarak Dünya kültür Mirasi Sur’ların hemen dibinde ağır iş makineleri ile kazı yapılarak oluşan titreşimlerle Surlara zarar veren, hevsel bahçelerine beton dökmek suretiyle bölgenin doğasını bozan, Surlarla bütünlüğü olmayan malzemelerle çeşitli yapıları inşa ederek Surların silüetini bozan ve doğayı tahrip eden bu gibi yanlış uygulamaların durdurulmasını istiyoruz. Bu projelere uygunluk veren Çevre Şehircilik Bakanlığını ve Kültür varlıklarını Koruma Bölge Kurulunu da yasa ve yönetmenliklerde belirlenen çalışma esaslarına uymalarını, bilimsel, teknik, ahlaki ve vicdani bir misyonla hareket edip bu tür yanlış uygulamalara karşı bir duruş sergilemelerini beklemekteyiz. Bu kurumların görevi kültürel ve doğal değerlerimize yanlış uygulamalarla zarar vermek değildir. Bu kurumların görevi, Ben u Sen burcu gibi yıkım tehlikesi yaşayan bakımsızlık ve ilgisizlikten tüm insanlığa seslenen SUR’lara gereken ilgiyi gösterip bizden sonraki nesillere ulaştırılması için çaba içerisinde olup korumaktır. Bizler başta ilgili kurumlar olan Unescoyu, Çevre Şehircilik Bakanlığını, Büyük Şehir Belediyesini, Sur Belediyesini ve Dünya mirası olması itibariyle bir bütünen tüm topluma sesleniyoruz; Tarihsel değerlere, Doğal ve Kültürel mirasına sahip çıkan bir toplum ancak tarihe ve insanlığa hizmet etmiş olur, bundan dolayı gelin insanlığın SUR’larına hep birlikte sahip çıkalım, koruyalım ve insanlığa armağan edelim. AMED EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU