Çerezler & KVK (Kişisel Verileri Korunması) Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için aydınlatma metni ve çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
Dicle Nehrinde Yapılan Tahribatlara İlişkin Basın Açıklaması
KAMUOYUNA
Diyarbakır Kenti var olduğu günden bugüne etrafında bulunan tarımsal alanları, Hevsel Bahçeleri ve Dicle nehri ile birlikte doğal bir yaşam döngüsü olarak varlığını sürdürmüştür. Nehir ve Hevsel bahçeleri ile karşılıklı bir ilişki içerisinde olan halk, nehrin doğal yapısını korumakla birlikte Nehir’e olan minnettarlıklarını şarkılarda, şiirlerde dillendirerek yüceltmiş ve aynı zamanda doğallığını da koruyarak gönümüze kadar bu mirasa sahip çıkmıştır.
Ancak 2002 yıllarından sonra yetkili kurumların yanlış politikaları sonucu nehir yatağı hoyratça kullanılmaya teşvik edilmiştir. Bu teşvikler; nehir yatağının doğal yapısının bozulmasına, kaçak yapılaşmaya, suyun debisinin düşürülmesine, nehir içerisindeki faunanın yok olmasına, nehir etrafındaki floranın kaybolmasına sebebiyet vermiştir. Ancak bunlardan hiçbir ders alınmamış olunacak ki bir süredir DSİ tarafından Nehir yatağında ‘Dicle Nehri Islah Projesi’ adı altında tahribat çalışmalarına başlanmıştır. İlk olarak DSİ tarafından Silvan Köprüsünden Üniversite Köprüsüne doğru bir çalışma başlatılmıştır yani çalışma başlatılan alan binbir emek sonucu UNESCO tarafından Dünya miras listesine dahil edilen kültürel peyzaj alanı olan Hevsel Bahçelerinde yapılmıştır. Bu tür alanlarda rastgele çalışma yapılamayacağı bu işin uzmanları tarafından bilimsel çalışmalar sonucunda hazırlanacak KMED (Kültürel Miras Etki Değerlendirme) Raporuna göre çalışma yapılması gerekmesine rağmen; Son dönemlerde alışkanlık haline gelen uygulama, yap-sonra kılıfına uydur yönteminin tekrar devreye girdiğini görmekteyiz.
Bahsi geçen alanda yapılan tahribat çalışmaları tamamlanmadan durdurulduğu görülmüştür. Bilgi edinme kanunu çerçevesinde DSİ bölge müdürlüğüne yazılan yazıya gelen cevapta KMED Raporunun hazırlanacağı ve rapor hazırlanıp UNESCO’ya gönderileceği ancak UNESCO değerlendirmesi sonrası çalışmalara devam edileceği bilgisi verilmiştir. Yani suç işlendiği bizzat DSİ tarafından itiraf edilmiştir. En son bu yöntemin Yıktırılan kentlerin Afet altındaki riskli alan olarak ilanı için uygulandığını hatırlatmakta yarar vardır. Başta riskli alan kararı alındı sonra alan çalışması yapılarak meşrulaştırmak için karara uygun, şekli bir çalışma ile teknikten, bilimden ve gerçeklikten uzak raporlar hazırlanmıştı. Şu an aynı durumla karşılaşmaktayız. Tahribat çalışmaları yapıldıktan sonra ‘yapılan çalışmada bir sakınca var mı?’ Raporu hazırlama çalışmalarına başlandığı belirtilmiştir.
SORUYORUZ!
Hazırlanacak KMED Raporu bu çalışmanın Kültürel Dünya Mirası olan Hevsel Bahçelerinde tahribat oluşturduğu, zarar verdiği sonucuna varırsa yetkili kurumlar ne yapacaklar? Nehri eski haline mi dönüştürecekler? Yani telafisi imkansız bir tahribat gerçeği ile karşı karşıyayız…
Oysaki kent dinamiklerinin özellikle de ilgili meslek örgütlerinin de içerisinde olacağı bir çalışmanın daha sonuç alıcı olacağı bilinmelidir. Ve bu doğrultuda kent dinamikleri ile oluşturulacak herhangi bir düzenleme muhatapları ile birlikte oluşturulacağı için daha isabetli daha gerçekçi bir çalışma olacağı bilinmelidir. Ankara merkezli kararların yerelde karşılığının olmadığı SUR’u yeniden yapma çalışmalarında görmüştük. Başta UNESCO olmak üzere tüm yetkili kurumların bu hassasiyet çerçevesinde davranmaları hususunda çağrıda bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar;
TMMOB Diyarbakır il koordinasyon kurulu ve Amed Ekoloji Derneği olarak sahada yaptığımız araştırma ve gözlemlerimizi kamuoyu ile paylaşma gereksinimini duyuyoruz. Her zamanki gibi burada da ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikası bu durum için de uygulanmaktadır. Dicle nehrinde 2002 yılından itibaren Silvan köprüsünden Dicle barajına doğru 31 km’ye kadar büyük bir tahribatın yapıldığı görülmektedir. Bu alanda kum ocakları, bentler, göletler ve kaçak tesislerin yapıldığı ve ilgili kurumların buna sessiz kaldığı görülmüştür. Bu sessizlikle birlikte resmi açılan kum ocaklarının da ruhsat süreleri bittikten sonra yasaya göre alanın eski haline dönüştürülmesi ile ilgili madde uygulanmamıştır. Ruhsat süresi biten Kum ocağı alanlarının olduğu gibi bırakılması sonucu göletcikler ile bataklıklar oluştuğu ve doğal nehir yatağının değiştiği görülmektedir.
Mevcut durumda yasal olarak işletilmeyen ocakların salt TOKİ’lere kum yetiştirmeleri için kaçak çalışmalarına göz yumulduğu bilinmektedir. Anlaşıldığı üzere belirli kesimlere rant amaçlı müsaadeler meşru görülmektedir. Alandaki gözlemlerde ilgili kurumlarca denetimlerin yapılmadığı görülmüştür. Yapılan çalışmalarda Silvan köprüsünden Dicle barajına doğru toplamda 31 km’lik nehir boyunca 1600 hektarlık alanın tahrip edildiği tespitine varılmıştır. ‘Dicle nehri ıslah projesi ’ne göre kum ocaklarının bulunduğu 26 km uzunluğundaki nehir bölgesine dokunulmayacağı, nehir üzerinde inşa edilen kaçak işletmelere dokunulmayacağı ve tahribata devam niteliğinde değerlendirildiği görülmektedir. Kum ocakları ile tahrip olan alanın %82 si projeye dahil edilmemiştir yani sadece %18’lik tahrip alanı ‘ıslah’ projesine eklenmiştir.
Bu değerlendirmelerden anlaşılacağı üzere aslında asıl amacın Dicle nehir yatağının temizlenmesi olmadığı Dicle’nin tarihi değerini açığa çıkarmaya dair bir kaygı taşınmadığı yine her zamanki gibi rant öncelikli bir proje olduğu görülmektedir.
Değerli basın mensupları
Nehrin Dicle barajından Bismil girişine kadar bölümü nehir statüsünde olmadığı bilinmelidir. Yani yapılaşmaya müsait, rant alanı olarak değerlendirilebilecek bölüm olan dicle barajı ile Bismil arasındaki bölümü neden nehir statüsünde değil ve neden ısrarla bu statü verilmiyor? Aslında bu durum tüm tahribat çalışmalarını kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. Çünkü nehir alanlarında nehre en yakın 50 metrelik alan olan kıyı koruma bandı içerisine yasal olarak herhangi bir yapılaşma veya çalışma yapılmayacağı da bilinmelidir. Bu durum bu tür tahribat çalışmalarına engel olduğu için yetkili kurumlar tarafından nehir statüsünün kazanılmasına dair her hangi bir çaba gösterilmemektedir. Gerçekten samimi bir şekilde bir şeyler yapılacaksa ilk olarak Dicle nehrinin bu bölümü nehir statüsüne kavuşturulmalıdır.
Bu tahribat ve doğa suçuna karşı hukuki süreci başlattığımızı ve takipçisi olacağımızın bilinmesini de isteriz.
Biz meslek örgütleri ve Ekoloji aktivistleri olarak kamuoyunun bu konuya duyarlılığını oluşturmaya dönük çalışmalar içerisinde olacağımızı, Coğrafyamızda Doğa-kent ve çevre suçlarına karşı daima teşhir edeceğimizi, Dicle Nehrinin hakkı olan nehir statüsünün kazandırılması için mücadele edeceğimizi, rant alanlarının oluşturulmasına daima karşı çıkacağımızı, bu kentte yaşayanlar olarak görevimizin gereğini yerine getireceğimizi kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
TMMOB AMED İL KOORDİNASYON KURULU VE AMED EKOLOJİ DERNEĞİ