Çerezler & KVK (Kişisel Verileri Korunması) Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için aydınlatma metni ve çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
DİYARBAKIR İKK BASIN AÇIKLAMASI
BASINA VE KAMUOYUNA
Hemen her gün karşılaştığımız kentsel ve toplumsal hak ihlalleri, bugün de savaşın kentlere sıçramasıyla daha vahim bir hal almıştır. Yaşam hakkının yok sayıldığı ve son 9 aylık süreçte yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği böylesi bir süreçte, kentsel muhalefet yürütmek de gerekli olmanın yanında oldukça güçtür. Mücadelesini verdiğimiz kentsel muhalefet ve kent hakları alanında, bugünlerde karşılaştığımız tablo açıkçası kentlerimizin geleceği konusunda bizleri ciddi biçimde kaygılandırmaktadır. İktidarın TOKİ aracılığıyla hemen her kentte uyguladığı politikalar bugün Kürdistan’da ‘güvenlik’ kılıfıyla tekrar sahneye çıkmış durumda. Yalnızca TOKİ değil aynı zamanda askeri tedbirler gerekçe gösterilerek tarihi ve kültürel mekanlar işgal ediliyor bu coğrafyanın belleği silinmeye çalışılıyor ve KAMULAŞTIRMA adı altında halkın malına,mülküne,kültürüne el konuluyor.
Sıralayacak olursak; Kültür ve Turizm Bakanlığı Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 06.11.2003 tarih 3277 sayılı karar ile 1.Derecede Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillediği Diyarbakır Lice ilçesi sınırlarında bulunan Dakyanus Antik Kenti’nin tescil kararını kaldırmış ve Antik kent üzerinde güvenlik amaçlı yapı izni vermiştir. Kararın dikkat çeken kısmı ise yapılacak kazı çalışmasında bir kalıntıya rastlanması durumunda üzerinin betonla örtülmesi ve sonrasında ihtiyaç duyulan mekanların inşasına başlanması ibaresidir.
Bunun yanı sıra; Diyarbakır İli Silvan İlçesi’nde bulunan Tarihi Azizoğlu Konağı 28 Kasım 2015 tarihinden itibaren ilçede yaşanan çatışmalar gerekçe gösterilerek karakola dönüştürülmüştür.
Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 15.10.2015 tarihinde Talaytepenin yani yeni adıyla Tahir ELÇİ kent ormanının 2900 dönümlük kısmını bölgesel bir plan olan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında Park ve Ağaçlandırılacak alan olmasına rağmen; Askeri Alan olarak değiştirilmesi için bir plan değişikliği yapmıştır. Diyarbakır kentinin akciğeri olarak tanımlayabileceğimiz bu alanda yapılaşma izni kenti soluksuz bırakmak demektir.
Diyarbakır’ın Sur ile Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde aylarca süren çatışmalar sonucu kentlerde onlarca belki de yüzlerce tescilli anıtsal ve sivil mimari örneklerinin ağır tahribata veya yıkıma uğradığını görmekteyiz. Özellikle Sur ilçesinde yaşanan çatışmalarla binlerce yıllık tarihi ve kültürel yapıların yerle bir olduğu, bir toplumun binlerce yıllık mirasının ve belleğinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görmekteyiz. Hepinizin bildiği gibi büyük emekler sonucu UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine giren Diyarbakır Surları ve Hevsel bahçeleri ile kentsel sit alanı olarak belirlenen Suriçi’nin mevcut durumda uğradığı ağır tahribatlar,telafisi olmayacak düzeye varmıştır. Yaşanan tahribat ve yıkım yetmezmiş gibi bir de yıkım sonucu oluşan enkaz da iş makineleriyle alandan çıkarılıyor. Bu da tahribatı geri dönüşü olmayan bir noktaya taşıyor. Tabiri caizse nakış işler gibi müdahale edilmesi gereken, onarılması gereken bu alanda bu kadar pervasız bir moloz taşıma işlemi ile kim bilir kaç sütun başı, kaç kitabe, kaç eser tarihin çöplüğüne atılacak.
Ayrıca yasa dışı bir biçimde harabeye çevrilen kentlerde işlenen bu suça Karayolları müdürlüğü ve DSİ müdürlüğü kamyonlarıyla kentsel sit alanı olan SUR içinden izinsiz moloz taşıyarak işlenen bu suça ortak olmuşlardır.
Bütün bu yapısal tahribatın yanında bir de kentsel dönüşüm belası var!Kentsel dönüşüme savaş ile zemin hazırlayan hükümet politikasının ilk meyvesini almış durumda. Yıkım planını meşrulaştırmak için hasar tespiti adı altında bir tiyatro oynayarak malumun ilanını yapıp Sur ve Silopiyi ‘Riskli bölge’ ilan ederek KAMULAŞTIRMA adı altında halk çaresizce sürgün edilip göçe zorlanılmaktadır. Bu süreçte TMMOB olarak Cizrede yaptığımız hasar tespit çalışmaları süresince hiçbir yasal dayanak olmadan, güvenlik güçlerince meslektaşlarımız alıkonulup çalışmalarımız sekteye uğratılmak istenmiştir.
Bakanlık tarafından ‘yeni kent planları üzerinde çalışıyoruz’ diye açıklanan, başbakanın da ‘Sur’u Toledo yapacağız’ şeklindeki beyanıyla niyeti gün yüzüne çıkan bu politika ile kentlerimizi talan ederek kendine göre dizayn edip, rant alanı olarak peşkeş çekiliyor. Bunu da gözden kaçırmamak gerekir;yapılacak yeni güvenlik kuleleri,yeni karakollar ve sur etrafına yerleştirilen beton bloklar ile kentlerimiz adeta garnizon kentlere dönüştürülüyor.
Bugüne kadar yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarını ‘Soylulaştırma’ olarak adlandırıyorlardı ama bugün görüyoruz ki Kürdistan’da bu kavram yerini ‘kimliksizleştirme’ye bırakmış durumda. Şunu unutmamak gerekir ki bir kent,içerisinde yaşayan bütün canlılarla o canlıların sosyo-ekonomik durumu ve kültürel ilişkileriyle ancak nitelikli bir kent olabilir. Dolayısıyla kamulaştırma ile halkın evlerine el ve göz konmamalı, habitatları dağıtılmamalı,anıları yok edilmemeli,göçe zorlamamalı ve insanlar TOKİ’nin ucube evlerine mahkum edilmemelidir.
Anlayacağınız o ki,önemli olan ‘karış karış bilmek değil, değerini bilmektir’.
Yaşanan bu hukuksuzluklar silsilesi içerisinde meslek odaları olarak gerekli hukuki mücadeleyi başlattığımızın bilgisini de halkımızla paylaşmak isteriz.
Son olarak savaş daha fazla kentimizi esir almadan demokrasi ve özgürlükten yana tavrımızla barış ve müzakere çağrısı yapıyor, hükümeti de kentlere dönük bu talan politikalarından vazgeçmeye çağırıyoruz. Bu uğurda yitirdiğimiz başta büyük hukuk insanı Tahir Elçi olmak üzere bütün dostlarımızı da saygıyla anıyoruz. 28.03.2016
TÜRKİYE MİMARLAR MÜHENDİSLER ODALARI BİRLİĞİ
DİYARBAKIR İL KOORDİNASYON KURULU