Çerezler & KVK (Kişisel Verileri Korunması) Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için aydınlatma metni ve çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
BASIN AÇIKLAMASI: “Mesleğimize, Halklarımıza ve Ülkemize Sahip Çıkıyoruz! Sahip Çıkacağız!"
19 EYLÜL’DE
TÜM İKKLAR TARAFINDAN
KİTLESEL BASIN AÇIKLAMALARINDA OKUNACAK
BUGÜN 19 EYLÜL. MESLEĞİMİZE, HALKIMIZA, ÜLKEMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!
Bugün 19 Eylül. Bugün; kendi sorunlarını ülkenin sorunlarından ayrı tutmayan mühendis, mimar ve şehir plancılarının “Birlik, Mücadele, Dayanışma” günü.
Bundan 33 yıl önce, 19 Eylül 1979'da Sevgili Başkanımız Teoman Öztürk’ün çağrısıyla, TMMOB'nin çağrısıyla; mühendis, mimar ve şehir plancıları, insanca yaşam koşulları ve grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı için ülke çapında bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.
Mühendis, mimar ve şehir plancılarının tarihe not düştükleri o büyük günün mücadele ve dayanışma ile özdeşleşmiş anlamını bugünün mücadelesi üzerinden geleceğe taşımak için, 19 Eylül’ü "TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü" olarak ilan edişimizin bugün ikinci yılındayız.
19 Eylül’ü yani dayanışma günümüzü, tarihsel anlamının yarattığı güzellikler üzerinden mesleğimiz, halkımız ve ülkemiz için kutlamayı çok ama çok isterdik.
Ancak, gerek mesleğimizin ve meslek alanlarımızın gerekse ülkemizin ve halkımızın içinde bulunduğu durum bizleri kutlama yapmaktan alıkoymaktadır. Emekten ve insandan yana olan her şey bugün bu ülkede emperyalizmin, piyasacılığın, gericiliğin ve ayrımcı, inkarcı politikaların ablukası altındadır. Bu nedenle "TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü"nü "Mesleğimize, Halkımıza ve Ülkemize Sahip Çıkıyoruz" sloganı çerçevesinde etkinlikler düzenleyerek karşılıyoruz.
AKP iktidarı tarafından uygulanan neoliberal, faşizan politikalar mesleğimiz, halklarımız ve ülkemizin içinde bulunduğu baskı ve sömürü koşullarını giderek ağırlaştırmaktadır. Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Suriye’ye emperyalist müdahale girişimleri içerisinde ülkemize biçilen rolle birlikte Suriye’de yaşayan Kürtlerin demokratik kazanımlarına karşı AKP iktidarının geliştirdiği olumsuz tavır ve Kürt sorununda yaşanan çözümsüzlükten kaynaklı tırmanan şiddet ortamı daha karanlık günlerin bizleri beklediğini işaret etmektedir.
Ülkemiz Ortadoğu’daki adı konmamış emperyalistler arası bölüşüm savaşının içerisine fiilen çekilmiş durumdadır. AKP iktidarı ile emperyalizme bağımlılık ilişkileri tarihimizde görülmemiş derecede güçlenmiş, aktif bir taşeronluk ilişkisi ile derinleşmiştir. Ortadoğu’da rejim değişikliklerinin sağlandığı eksene de tam uyum sağlayan AKP, ülkemizde de mezhepçiliği, ayrımcılığı körükleyerek toplumsal fayı germektedir.
Özellikle Suriye’de yaşanan ve iki tarafın da savaş suçu işlediği kirli iktidar savaşında Türkiye taraf haline gelmiştir.Emperyalizmin Suriye politikası kapsamında ülkemizin bir işgal üssü haline getirilmiş olduğu artık her kesim tarafından dillendirilmektedir. . Artık mızrak çuvala sığmamaktadır, bu gerçek inkar edilemez bir hal almıştır. Son günlerde gündeme getirilen "insani yardım hattı" ve "özel güvenlikli bölge" kılıfı ile iç savaş tırmandırılmakta; bunun yanında Suriye’de, bugüne dek en basit demokratik haklardan mahrum bir şekilde yaşamak zorunda kalan Kürt halkının kazanımları ise savaş gerekçesi sayılarak askeri bir müdahalenin kapısı aralanmak istenmektedir. AKP, Suriye politikası ile ülkemizi ve geleceğimizi büyük bir ateşin içine atmıştır.
Kimse bizden ne ülkemizin Suriye’nin emperyalist işgaline ortak edilmesine ve Hatay’da olup bitenlere karşı, ne de Suriye’de Esad rejiminin halklara kan kusturan politikalarına karşı sessiz kalmamızı beklememelidir.
Kürt sorununda gelinen durumu kaygı ile izlemekteyiz. Ülkemizde bir arada ve kardeşçe yaşama dair beklentilerin imkânsız birer hayal ürünü olarak algılandığı bir atmosfer hâkim kılınmıştır. Yılların çözümsüzlüğü içerisinde yürütülen inkar ve imha siyaseti ile içinden çıkılmaz bir hale getirilen Kürt sorunu acilen demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulmalıdır. Kürt sorunu ile ilgili aynı film tekrar sahnelenmeye çalışılıyor. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının tartışıldığı, köylerin boşaltıldığı, sivil insanların Roboski’de katledildiği, sivil faşistler eliyle linçlerin yürütüldüğü, ülkenin her tarafına cenazelerin gittiği bir ortamda 90’lı yılları aşan bir savaş ve imha konsepti geliştiriliyor. Savaşın sesi barışın gücünü zayıflatıyor. TMMOB, kulakları sağır eden savaş çığırtkanlarına karşı ülkemize bahar gelene kadar Kürt sorununun çözümünde barışı ve bir arada kardeşçe yaşamı savunmaya devam edecektir. Çünkü biz Kürt Sorununun savaşla çözülmediğini, çözülmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Kürt sorunu tarihsel, sosyal, siyasal yönleri olan bir sorundur. Kürt halkının kolektif haklarının tanınması, siyasi ve askeri operasyonların durdurulması, demokratik bir zeminde müzakere edilerek barışın ve eşit, ortak yaşamın tesisiyle çözülebilecek bir sorundur. Çözüm için derhal çatışmasızlık ortamı sağlanarak müzakere süreçlerinin kesildiği yerden devam ettirilmesi gerekmektedir. Aksi durumda daha çok kan ve gözyaşına neden olan savaş ve çözümsüzlük süreci derinleşecektir. Biz Kürt sorununda, barış ve demokratik çözümün savunucusu ve takipçisi olmaya sonuna kadar devam edeceğiz.
Öte yandan AKP, hiçbir bilimsel yanı olmayan 4+4+4 sistemi ile zorunlu eğitimi fiilen 4 yıla indirmiştir. 4+4+4 düzenlemesi ile eğitim sistemi piyasaya açılırken, ihtiyaç duyulan işgücü ve itiraz etmeyen dindar bir nesil okullar aracılığı ile yaratılmış olacaktır. Okulların açıldığı şu günlerde ortaya çıkan görüntüler; velilere, öğrencilere ve öğretmenlere yaşatılan mağduriyetler nasıl sorunlu bir sisteme geçildiğini açıklamaya yetmektedir. Ekonomik altyapıda sağlanan neoliberal dönüşüme eşlik edecek bir toplum yapısı oluşturulmak istendiği çok açıktır. Cemaatlerin toplumu biçimlendirmede oynadıkları rol 4+4+4 sistemi ile eğitim kurumuna verilmiştir. AKP iktidarı mühendislik mesleğini büyük oranda bitirmiştir, ancak kendisi çok iyi "toplum mühendisliği" icra etmektedir. 4+4+4 sistemiyle okullar bir torna tezgâhı misali çocuklarımızı ucuz işgücü olarak dindar bir nesle dönüştürecektir. Çocuk işçilik ve çocuk gelinler yaygınlaşacaktır. Tek tip nesil yetişecek, sömürü ilişkileri biat ile gericiliğin baskısı altında sürdürülecektir. 4+4+4 sistemine karşı sürekli mücadele artık örgütümüzün önünde bir büyük görevdir.
Bugün ülkemizde ekonomi politikalarına yön veren neoliberal anlayış işsizliği, yoksulluğu büyütmekte, emek alanını esnek, serbest, güvencesiz bir hale getirerek sömürüyü derinleştirmektedir. Tüm işçiler ve emekçiler sermayenin gücü karşısında zayıflamış bir halde ucuz emek sömürüsüne tabi tutulmak istenmektedir. Ulusal İstihdam Stratejisi ve İş İlişkileri Kanunu Tasarısına bakıldığında bu durum tüm çıplaklığı ile görülmektedir.
AKP iktidarı, 12 Eylül referandumu sonrası elde ettiği üstünlüğü muhalefeti ezme, yok etme yönünde kullanarak siyasal alanı adeta dikensiz gül bahçesine çevirmiştir. Sesini çıkaran cezaevine tıkılmış, ülkemiz bir açık cezaevine çevrilmiştir. Tayyip Erdoğan, BDP’li milletvekilleri için söylediği "Yargıya gerekenleri söyledik, yargı da gerekenleri yapıyor" sözleri ile yargıyı nasıl kontrol altına aldıklarını itiraf etmiştir. Bu sözler, “ileri demokrasi” denilen sistemin nasıl bir tek adam diktatörlüğü olduğunu, aslında baskının ve zorun bizzat kendisi olduğunu göstermeye yetmektedir.
AKP, aynı bakış açısıyla TMMOB'ye de müdahale etmeye çalışıyor, idari yapıda KHK'lar ile gerçekleştirilen değişim içerisinde Birliğimiz de Bakanlığa bağlı bir kurum haline getirilmek isteniyor. AKP zihniyetinin teslim alamadığı Birliğimiz, KHK'lar ve bazı yönetmelikler yolu ile etkisizleştirilmeye, yetkisizleştirilmeye çalışılıyor, elleri kolları bağlanmak isteniyor. Odalarımız ve Birliğimiz, halen sürmekte olan büyük bir baskı dalgası altında zorlu koşullarda direnmeye devam edecektir. Ama bilinmelidir ki; yüreği insan sevgisi ile dolu olan TMMOB’nin kadroları her ne pahasına olursa olsun AKP’ye teslim olmayacak inanç ve kararlılıktadır.
Mühendis, mimar ve şehir plancılarının meslek hayatları ve meslek alanlarında sorunlar çığ gibi büyümektedir. Mesleğimiz, piyasanın bir piyonu haline getirilerek kamusal yönü ve niteliği aşındırılmaktadır. Odalarımızın ve Birliğimizin kamusal yarar niteliğinde olan yetkileri elimizden alınarak piyasaya terk edilmekte, ticarileştirilmektedir.
Ancak tüm bu yaşananlara karşı herkes bilmelidir ki; bu ülkenin yüreği insan sevgisi ile dolu mühendisleri, mimarları, şehir plancıları var. Onların örgütü TMMOB var.
Bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları bugün, 19 Eylül 2012’de ülkenin dört bir yanında sokakları doldurarak her yerden aynı sesi yükseltmektedir. Örgütümüze yönelik AKP saldırılarının ve baskının giderek arttığı, sömürünün derinleştiği, ayrımcılığın, inkarın ve imhanın marifetiyle kardeşliğimizin dinamitlenerek iç savaş koşullarının geliştirildiği, emperyalizmin taşeronluğu ile ülkemizin bölgesel bir savaşın içine sokulduğu bir dönemde inatla, ısrarla söylüyoruz:
“Mesleğimize, Halklarımıza ve Ülkemize Sahip Çıkıyoruz! Sahip Çıkacağız!”.
TMMOB DİYARBAKIR İL KOORDİNASYON KURULU